Toplumların yönetiminde, düzenin sağlanmasında ve halkın refahının temininde sorumluluk üstlenen kişiler, zaman zaman bulundukları konumun ağırlığına kapılıp ne için orada olduklarını unutabiliyor. Oysa mevki ve makamlar, bir ayrıcalık değil; bir sorumluluk, bir hizmet alanıdır.
Bir koltuğa oturmak, bir yetkiyi eline almak insanı üstün kılmaz. Asıl değer, o yetkinin nasıl kullanıldığıyla ölçülür. Tarih boyunca nice büyük liderler, tevazularıyla yücelmiş, güçlerini halkın hizmetine adamışlardır. Diğer yanda, yetkiyi bir kibir aracına dönüştürenler, zamanla hem halkın gönlünden hem de tarihin sayfalarından silinmişlerdir.
Unutulmamalıdır ki; makamlar geçicidir. Bugün orada olan, yarın bir başka kişiye yerini bırakacaktır. Ancak geride bırakılan izler kalıcıdır. Bir yöneticiye, bir amire ya da bir lidere duyulan saygı; sadece sahip olduğu pozisyondan değil, o pozisyondaki duruşundan doğar.
Gönülleri kazanmak, emir vermekten değil; dinlemekten, anlamaktan ve adil davranmaktan geçer. İnsanların kalplerine kibirle değil, tevazu ile dokunabiliriz. Çünkü gerçek büyüklük, alçakgönüllülükte saklıdır.
Bu nedenle hatırlatmak gerekir: Mevki ve makamlar kibir makamı değildir. Onlar, halka hizmet etmenin bir vesilesidir. Bu bilinçle hareket eden her yönetici, hem kendi vicdanında hem de toplumun gözünde daima saygıyla anılacaktır.
SON YAZILAR