Hayallerin esaretine mahkûm olanlar.
Bir bilim insanı buna güzel bir örnektir, ancak aynı zamanda benliğinin esareti altında diktatörlük rolüne üstlenenler de örnek olabilir.
Nasıl hayal eder nasıl algılar, kime ne algılatırsa, insan…
Zaman her insan için mevcut kaynaklar içerisinde en pahalı olanıdır. Hani o zamanı tüketirken belki para harcamıyoruz ancak, ömrümüzü tüketiyoruz.
İnsanın doğası ve tutkuları mı önemli, yoksa doğanın insanı ve gerçekler mi önemli?
Dünyadayız, hep birlikte hiçbir kaygımız yok değil mi? Oysa sınırsız, karanlık bir evrende süzülen bir gezegenin hareketlerine ister istemez teslim olduğunun bile farkında olmadan güç bende diyebiliyor insan…
Öğrenen, düşünen, irdeleyen, fikir üreten ve bunları düşlerinden gerçeğe yansıtan insan ve yine insanın varlığını zaman öğütürken, neden öğüt almaz ki?
Dünya sahnesinde sergilenen bu tiyatroda rol üstlenen her bir birey, sınırsız düşlerin gerçekleri ciddi bir biçimde sınırladığının farkına varamıyor mu?
İnsanın yapabileceği en büyük devrim, sosyal statüsü ve rolü her ne olursa olsun liyakattir.
Hani hep dert yanıyoruz ya, enflasyon diye. İliklerimize kadar işlemiş şişirilmiş bir hologramdan başka hiçbir şey değil. Amerikan rüyası adı üzerinde 1988 yapımı filmi bile var… Kim daha çılgın?
Bizlere hiç yabancı olmayan fakat gerçekte tanıdık dahi olamayacak olan bir sanal gerçeklik kurgulanan verimli düş gücünden değil, sözde modernizmin bir başka boyutu olan fiziğin obez olarak yansımasıdır.
SON YAZILAR