Mahalli seçim(ler), genel seçimlere göre ehemmiyeti görece daha düşük seviyede olur, olması gerekir diye düşünüyorum. Yalnız, Türkiye’de siyaset kurumunun ve aktörlerinin bağımsız olamaması veya demokrasiyle idare edildiğini savlayan ülkelerde olduğu gibi tam bağımsız olamaması yüzünden, bizler Türk ulusu olarak siyaset kurumunun vatandaşlarına daha refah ve huzurlu bir ortamda yaşam sunmasını saf bir biçimde beklerken… Bakıyorsunuz, siyasî partiler ve onların liderleri veya genel başkanları, daha çok kendi dar çıkarlarının peşine düştüklerinden asli vazifelerini unutuyorlar ya da bu meselelerle uğraşmaya pek gönülleri razı olmuyor.
Bakıyorsunuz… Alternatif yayın/yayım yapan mecralardan vatandaşların veryansınları yükselmekte. Hâlbuki bizler geçtiğimiz mayıs ayında, genel seçim tecrübesini geride bırakmıştık. Burada yapılacak tercihler ve seçmen davranışlarıyla, belki başka bir dünyanın( hayat sürme imkânının) kapısı aralanabilirdi. Evet, Türkiye gerçekten de tarihsel olarak bakıldığında yıkımı ve şiddeti büyük bir deprem acısına gark olmuş, zaten 2 yıldan uzunca bir sürede Covid-19 salgınının neden olduğu bir sağlık sorunundan ve ekonomik tahribattan ötürü geniş halk yığınları iyice demoralize olmuş, yeni bir arayış ve beklenti içinde demokratik olgunluk göstererek, sandık başlarına gitmişti. Ama yine de değişmeyen tek şey değişim mottosunun farklı bir versiyonunu, yani AK Parti’den vazgeçmeme minvalinde bir irade beyanında bulunarak, memleketin yönetimini AK Parti’ye teslim etmişti.
Bu açıdan bakıldığında, yerel seçim yarışında belediye başkan aday adaylarının âdeta ülkeyi yönetmeye talip olmuş politikacı edasıyla vaatlerle ve projelerle vatandaşların akıllarını çelmeye yönelik canhıraş gayretleri, insanı hayrete düşürmekte. Bugün, muhalefet cenahında bulunan partiler anlaşılıyor ki, bağımsız hareket edecekler. Bu durum da, büyükşehirlerde belediye seçimlerinin öyle pek kolayca kotarılamayacağı işaretlerini vermekte. Yine bakıyorsunuz, özellikle muhalefet safında bulunan siyasî partiler, kendi küçük dar çevrelerinde küçük hesapların ardına takılarak, seçmen vatandaşların beklentilerini sukutuhayale dönüştürmekte.
***
Tabii ki siyasî partiler hürdürler. Kendi parti programları çerçevesinde yine kendilerini konumlandırdıkları “ideolojik eksen ve mahalle” minvalinde seçimlere bağımsız girerek, başarı elde etmek isteyeceklerdir. Bunda zaten bir tuhaflık yok. Burada sıkıntı, siyaset yapmaya ya da üretmeye meyleden partilerin, gerçekten de bir ilkeden yoksunluğudur. Son tahlilde televizyon haber bültenlerin de olsun tartışma programlarında olsun, yazılı ve dijital gazetelerde olsun görüyoruz ki, partilerin ittifaklıktan küçük hesaplar adına vazgeçtikleridir. Değerli okuyucular, Türk insanını/seçmenini çokça hafifsemeyin. Türk Demokrasi kültürü ve geçmişi, ne olursa olsun bölgemizdeki pek çok Ortadoğu ülkelerinden daha olgun ve kurumsaldır.
Demokratik refleksler önemlidir. Demokratik olgunluk öyle hemencecik bir gecede veya günde toplumumuzun ne dimağına ne de iradesine nakşedilmiştir. Bunca yaşanan deneyimler sonucunda, Türk Milleti “milli irade ve egemenliğin” dünya ölçeğinde yönetim/yönetme babında ne kadar hassasiyetle ve ehemmiyetle ele alınması gerektiğini, bahsettiğim üzere acı deneyimler sonucunda öğrenmiş ve bunu unutmamaya çabalamıştır. Gerçekten de tarihî bilgiler, olgular, olaylar, belgeler, hatıratlar; muhatabı ülkenin yurttaşları bir kere daha aynı hadiselerle denenmesin diye, etraflıca bilinmeli ve şuurlardan birân bile çıkarılmamalıdır.
Yazımın başında da ifade ettiğim gibi yerel (mahalli) seçimler, sadece bir kentin hizmetini ifa edecek başkan ve kadrolarının seçimidir. O yüzden bu seçimlerde çokça partizanca davranmadan ve ideolojik bağnazlığın tutsağı olmadan, yaşadığın memleketin(kentin) eko-sistemini, insanını, kültürünü, geçmişini en iyi bilen ve bu değerler üzerinden kentin şahlanışını sağlayacak bir aday üzerinden “rasyonel karar” süreç ve adımı içinde olmak, aslında “olması gereken bir şey” iken…
Son senelerde aşırı kutuplaşmanın ve saflaşmanın esiri ve tutsağı olmuş necip milletimiz, sorgulama ve akletmek yetisini de unutarak tarafgirce ve taraftarca müdahil olduğu siyaset kurumunun ve atmosferinin yönlendirmesi nokta-i nazarında, birazda olan-bitenin mahiyetini göz önünde tutmadan, yeri geldiğince fevrice yeri geldiğinde otomatikman sandık davranışını gerçekleştirmekte. İşte burada önemli olan KEŞKE dememek için, kılı kırk yarmak şiarını zihninin içinden çıkarmamaktır. Çünkü, akılsızca yapılan hareketlerin sonucundaki keşkelerin hiçbir şey hükmünde olduğunu öğrenmek için, daha ne kadar aynı yollardan ve deneyimlerden geçeceğiz?
SON YAZILAR